24 Aralık 2010 Cuma

ve artık havlu atıyorum


arkadaşlar hediye delisi biri olarak hediye için blog bile açtım.ama artık yetişemiyorum.ve havlu atıyorum.çok içim gideceği bir hediye olmadıktan sonra kampanyalara katılmama kararı aldım.sadece blogların kendi çekilişlerine katılmayı düşünüyorum.şartları zor oluyor.artık 1 çocoklu ve hamile bir bayan olarak vakit daha kıymetli.
arkadaşlara burdan teşekkürlerimi iletiyorum.ama firmalar çok uğraştırıcı isteklerde bulunuyor.bloger arkadaşlarıma vakit ayırmayı istiyorum.

eşimde hastalığımdan dolayı pc yasakladı.artık daha az pc bakacağım.
neyse herkese hayırlı cumalar

23 Aralık 2010 Perşembe

lorlu kurabiye

herkese günaydın
akşam eşimin çok sevdiği lorlu kurabiyeyi yaptım.ilk kez yaptım.acemi şansı güzel oldu.arkadaşının annesi yapmış yemiş çok beğenmişti.bakalım benimkini beğenecek mi

tarif portakal ağacından.ama bende ufak değişiklikler oldu.
malzemeler:
  • 2 kaşık margarin/tereyağı
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 1 yumurta
  • 250 gr lor peyniri
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
hazırlanması:
1. 2 kaşık margarin ile 1 bardak pudra şekeri iyice ezin. 1 yumurtanın beyazını ekleyin.
2. içine ufalanmış 250 gr lor peynirini ekleyin, hepsini iyice ezerek karıştırın. un,vanilya ve kabartma tozunu ekleyip yoğurun.
3. yuvarlak kurabiyeler yapıp yağlanmış tepsiye dizin, üzerlerine yumurta sarısı sürün. 175 derecede yaklaşık 25 dakika pişirin.

resim benim kurabiyemin resmidir.
pudra şekerim fazla şekerli değildi.bende biraz ölçüyü arttırdım.üstünede yumurta sürüp şeker serptim.lezzet süper oldu.tabi bence.ama tavsiye ederim.besleyici bir kurabiye.ilk kimin aklına gelmiş merak ettim.
neyse herkese güzel bir gün dilerim
sevgiyle kalın

22 Aralık 2010 Çarşamba

uğurunböcükleri çoğalıyor.

evet bu başlıkdan anlayacağınız üzere uğurböcüklerinin nüfusu artıyor.
HAMİLEYİM:)))
eşim akşam mesaiye kaldı.birazdan arayacağım.ilk burdan sizlerle paylaştım.gerçi eşim kesinleşmeden var gibi davranıyordu.ama şimdi ciddi ciddi hamile olduğumu öğrenince ne yapacak acaba.
aslında eve gelince söylesem diyorum.yüzünün halini görmek için ama söylemeden de duramam ki.
çok heyecanlandım.
sağ tarafta bunun için günlük açtım bile.isteyenler ordan da takip edebilir.dört yapraklı yoncama beklerim.

21 Aralık 2010 Salı

dört yapraklı yoncamız

yarın benim için önemli bir gün.hayatımın bundan sonra nasıl geçeceğine dair.gerçi bundan sonra hep bu heyecanı yaşayacağım.ama yarın ilk bekleyişin sonu olacak.hayırlısı olsun.dualarınızı eksik etmeyin.

kendi yaptığım kapı süsü

kızım için yaptığım kapı süsü.fikir olsun diye resmini ekliyorum.

20 Aralık 2010 Pazartesi

kızımın yeni çizmeleri


herkese selam

dün bizim küçük hanım efendiye yeni ayakkabı aldık.daha doğrusu çizme.çok güzel duruyor.kız annesi olmanın güzellikleri bunlar.çeşit ve renk seçeneği çok oluyor.52 etiket fiyatı ama babamız 45 tl aldı.
güzel günlerde giysin kızım.yeni yıl hediyemiz bu lescon çizmeler oldu.

18 Aralık 2010 Cumartesi

mikrodalga fırın zararlı mı değil mi

 nette bulduğum yazıyı olduğu gibi aktarıyorum.ve değerli fikirlerinizi bekliyorum.

1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-

‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler.

Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır.

Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.

Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir.

Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir.

Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür.

Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir.

1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir.

Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir.

‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır :-

‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar.

Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür.

Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar.

Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır.

Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir

17 Aralık 2010 Cuma

hayırlı cumalar

herkese selamunaleyküm

ve bugüzel günde herkese hayırlı cumalar diliyorum.

15 Aralık 2010 Çarşamba

ev hanımlığı zormuş

herkese merhaba
tek başına bir ev hanımı ne çok yorulurmuş.şu pc başına geçcem diye amma emek sarfediyorum.ev,çocuk eş 3 lüsü arasında bir ömür gidiyor.

ha sanmayın bu bir şikayet.çok şükür halime.ama hanım olmak zor zanaatmiş.neyse bu kısa selamın ardından ev işlerime dönüp sonrada çarşamba pazarına çıkmam lazım.meyve alacağım.kızım mandalinayı çok seviyor.tabi bilen bilir bizim pazarda çok hesaplı harika ürünlerde denk gelebiliyor.bakalım bu pazardan oltama ne takılacak.
sevgiyle kalın.

13 Aralık 2010 Pazartesi

uzun yolda ilk bezsiz yolculuk

herkese günaydın
sizlere yazmayı isteyip sürekli ertelediğim bir olayı anlatacağım .biliyorsunuz bayramda memlekete gitmiştik.tabi kızımın bezi olmadan çıkacağı ilk uzun yolculuktu.

yola çıktık 30dk sonra bizimki başladı çişim geldi demeye.ilk benzinlikte durduk.az birşey yaptı .biraz gittik yine çiş.gene durduk az çiş yaptı sonra tekraryola çıktık.3 benzicinde artık eşim zıvanadan çıktı.bir daha durmam dedi.
e çocuk bu ne yapsın.babamızda haklı dura dura 12 saat yol biter mi.ben tedbirli davranıp yanıma bez almıştım.hemen kızımın altına bağladım .ve şöyle dedim

-kızımbak yolda her yerde tuvalet yok.çok sıkışınca salı ver dedim.önce tamam dedi.
sonra yola devam ettik.bizimki yine çişim geldi demeye başladı.yavrum altında bez var sal gitsin deyince benim çok bilmiş kızım da şöyle dedi

-olmaz abıt abıt dedi(abıt:ayıp demek istiyor)
gülsem mi kızsam mı bilemedim.ve yol boyunca namaz için durduğumuz yerlerde tuvalee girdik.bezine hiç salmadı .zaten yolun çogunda uyudu.eve gelincede altıma dapmadım.abıt abıt diye bizimkilere çiş serüvenini anlattı.maşallah kızıma